15 Ekim 2015 Perşembe

Acı biber ömrü uzatıyor

Biber klasik mutfağımızda kullanılan metalar arasında vaz geçilmezlerden bir tanesidir. Sevmeyeni olsa da sevenin de her defasında daha fazlasını istediği doyumsuz bir lezzettir. Her mevsim tüketilebilen bu meyvenin (meyve diyoruz çünkü çiçekle oluşan her bitki türü meyve diye tabir ediliyor) genellikle kış aylarında ki tüketiminde ki artış her yıl aynı aralıklarda gerçekleşmektedir.

Birçok faydası olan acı biberin Çin Tıp Bilimleri Akademisinin araştırmaları doğrultusunda ömrü uzattığını sonucuna varıldı.  New Mexico Eyalet Üniversitesi'nden bir uzman öğretim üyesi, acı biberin tarihiyle ilgili şunları söylüyor: "İnsanoğlu dünyanın batısına 20 bin yıl önce yerleşti ve kendilerine acı veren bir bitki ile ilişki kurdular. İnsanlar acı biberi ev kullanımına uygun hale getirmeye başladı. Bunun nedeni bizce tıbbi kullanımdı."

Acı biber içeren bir program çok daha sağlıklı

Durum böyle olunca sağlık açısından insanların daha dengeli beslene bilmeleri için gerekli olan vitamin için özellikle C vitamini deposu olan acı biberin tüketilmesinin vücuttaki zararlı toksin maddelerinin yakımın da ve dışarıya atımına katkı sağladığını belirten sağlık bilimciler, 3 öğün düzenli beslenmede herkesin kullanmasını tavsiye ettiler. Bu açıklamanın üzerine yöneltilen “sabah kahvaltıda nasıl yenmesi mümkün olabilir?” sorusuna özel kahvaltılık karışımlar içerisinde yer alan acı soslu doğal yapım yiyeceklerden rahatlıkla aynı değerde vitamini sağlayacağı yönünde cevaplayan sağlık bilimci temsilcisi, özellikle gribal enfeksiyona karşı alınabilecek en doğal ve sıkı önlemlerden bir tanesinin de acı biber tüketimi olduğunu belirtti.

Gerçekten de ömür uzatıyor mu?

İnsanlar genellikle vücut fonksiyonlarını korumaktan kaçınırlar daha doğrusu hiç dikkat etmezler. Bir hastalık ve olumsuz durumla karşılaştıklarında düzeltmeye çalışırlar bunu da tıbbi ilaçlar kullanarak yapma zorunda kalırlar. Aslında insanın bağışıklık sistemini korumada önemli görev üstelenen acı biber,, tüketimi sayesinde ki burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus var o da GDO’lu ürünlerden uzak tamamen doğal üretimi gerçekleştirilmiş acı biberlerin kullanılması gerekir. Böylece gelece dönük vücut fonksiyonlarını sağlıklı bir şekilde çalışmasında ve süresinin uzamasına katkı sağlıyor. 

 

12 Ekim 2015 Pazartesi

Eğitim-Öğretim Hayatı Her Yıl Bir Adım Daha Büyüyor

Yeni bir eğitim öğretim yılı başladı. Çocuklarını okula gönderecek olan anne babaların yüzlerinde tatlı bir telaş, yavrularının yüzünde heyecanın bariz belli olduğu haftalardayız. Sokaklarda yankılanan teneffüs zilleri, okulların bahçelerinde yükselen çocukların oyun çığlıkları… Yeni bir hikâyenin başladığı bu dönemde havaların aniden soğumasıyla öğrencilerde soğuk algınlığı mevsimsel olarak boy gösterir durumda. Velilerin bu konuya hassas olmaları çok önemlidir.

Eğitim artık eskisi gibi bir takım zorluklar altında gerçekleştirilen eylem olmaktan çıktı. Gerek ulaşım gerekse eğitim kaynaklarından yararlanmanın önü açılmış bir şekilde herkes tarafından kullanılabilir olmuştur. Hatta son yıllarda eğitime devlet tarafından yapılan teşvik ve düzenlemelerle gerçekleştirilen yeni projeler doğrultusunda artık modern düzeyde yüksek kalitede eğitimin devlet okulları tarafından sağlanması amaçlanmaktadır.

Çocukların yarının geleceği olması aslında her bir bilgi ile aslında bir fidan dikmekten farklı bir olay değildir. Ünlü düşünürün de söylediği gibi yüzyıllık yatırım istiyorsan ağaç dik, eğer bin yıllık yatarım yapmak istiyorsan insan yetiştir diye. Bu perspektifte hazırlanan projeler sadece İstanbul ile sınırlı kalmadan ülkenin dört bir yanında aynı titizlikle hayata geçirilmiş ve halen daha geliştirilmektedir.

Ebeveynlerin eğitimine önem verdikleri çocuklarının geleceğine ilişkin her ne kadar ülke bazında gelişmişlik düzeyi kafalarında bir soru işareti bıraksa da 2023 yılında yeni bir çağın başlangıcı olacağı inancıyla her kesin içerisinde ufak tefek sorunların ortadan kalkacağına ilişkin umut mevcut.

Günümüzde yaşanılan bunca köklü değişime rağmen maalesef belli bölgelerde eğitime önem verilmemektedir. Bunun asıl sebebinin de yine eğitimsizlik olması kısır döngünün bir parçası. Bunun için herkesin olabildiğince duyarlılığını sağlamalı insanların bu konuda bilinçlenmesinde yardımcı olmalıyız. Bu bizim özel sosyal sorumluluk projemiz olsun. Eğitime gerek bireysel gerekse kurumsal bazda verilen desteklerin ülkenin geleceğine yapılan yatırımların en değerlisidir.

 

11 Ekim 2015 Pazar

İstanbul'da Çalışan Anne Olmak,

Kadın İşgücü;

Günümüzde çalışma koşullarının değişmesiyle birlikte kadınların da iş gücüne katılım oranlarında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Özellikle küreselleşme ile birlikte yaşanılan dönüşümle birlikte gelişen teknolojiyle vasıfsız iş gücünün vasıflı işgücünün yerine ikame edilmesi kadının iş gücü piyasasında yerini almasını hızlandırmıştır.

Normal boyutlarda olan kendi şahsına münhasır şehirlerde yaşayan kadın çalışanların yaşadığı sıkıntılar kronikleşmiş aile iş dengesini çok fazla sarsmadığı görülmekle birlikte daha çok İstanbul, İzmir gibi şehirlerde kadınların çalışma hayatında olması bir yandan da annelik görevlerini yerine getirmesi neredeyse yirmi dört saat aralıksız mesai yaparcasına enerji harcamalarına neden olmaktadır.

Aile-iş dengesinin önemi

Araştırmalar neticesinde karşılaştığım bir haberin içeriğinde araştırmacı: “Çocuklu kadınların iş dünyasında yükselmesinin mümkün olmadığını iddia ediyordu. Mevcut düzende başarıya ulaşanlarınsa ‘genç ve ailelerine bakmak zorunda kalmayacak kadar zengin’ olduğunu ifade ediyordu”.

Haberin devamında bu araştırmaya katkı yapan Prof. Amerika’da yaşıyor. Prof, 2009-2011 arasında Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın ilk kadın siyasi planlama direktörü olarak çalışıyor.

Bu görevden ailesiyle daha fazla vakit geçirmek için ayrılıyor. 2012’de de ‘Kadınlar neden hâlâ her şeye birden sahip olamaz’ başlıklı bu yazıyı kaleme alıyor. Slaughter, “İş dünyasında giriş seviyesinde çalışanların yüzde 50’si kadınken, üst yönetimde bu oran yüzde 20’ye düşüyor.

Birçok kadın ne kadar hırslı, özgüvenli olsa da ya da partnerleri evdeki işleri eşit üstlense de iş-aile dengesinin artık sürdürülebilir olmadığını fark ediyor” diyor.

Daha iyi imkanlar sağlanmalı;

Bunların sadece çalışan kadınlar için değil, ailesinde bakıma muhtaç çocuk ya da yaşlı olan herkes için sorun olduğunun altını çizen profesör, çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin ulaşılabilir şekilde ücretlendirilmesini, hastalıklar için izin hakkı oluşturulmasını, hamilelerin iş güvencesinin artırılmasını, okul saatlerinin çağın gereklerini yansıtacak şekliyle belirlenmesini teklif ediyor.

Aslında birçok açıdan güvencesiz olarak çalıştırılan kadınların bir takım haklardan yararlanmanın dışında çalıştığı işte de kariyer güvencesinden mahrum kalmaktadır. Böylesi bir olumsuz durumdan etkilenen kadınlarda mesleki doyumsuzluk ve psikolojik yıpranmanın erkeklere göre çok daha fazla olmaktadır. Bunun için ülkemizde yasalar çerçevesinde kadınlara doğum ve emzirme izinleri gibi klasik bir takım hakların yanı sıra yıldırma ve psikolojik taciz gibi mental açıdan kendilerini daha rahat hissedebilecekleri bir ortamda çalışmaları aile-iş dengesini kurmalarında çok büyük katkı sağlayacaktır.

 

 

10 Ekim 2015 Cumartesi

Dünya Kız Çocukları Günü Konferansı

Her ne kadar ülkeler gelişmişlik durumlarında ilerleme kaydetse de bazı değerlerin bu gelişmenin paralelinde doğru yönde bir adım atamamaktadır. Bunun temel nedenlerinden en önemlisi eğitimdir. Eğitim şüphesiz yaşam standartlarını iyileştiren bilgi belleğinin yüklenmesini ifade etmektedir. Bu doğrultuda gerçekleştirilen dünya kız çocukları günü konferansında kız çocuklarının maruz kaldığı olumsuz durumlar çeşitli istatistiki veriler doğrultusunda analiz edildi.

Dünya Kız Çocukları Günü Konferansı İstanbul'da Düzenlendi

Conrad Hotel İstanbul’da, ‘Güçlü Kızlar, Güçlü Yarınlar’ temasıyla düzenlenen konferansa; Dünyanın önde gelen dayanışma derneklerinden üst düzey yöneticiler katıldı. Birleşmiş Milletler’in çalışmalarına göre, dünya üzerinde 116 milyon ilkokulu bitiremeyen kız çocuğu var.

Geçen sene 15 kız çocuğu 15 yaşına gelmeden evlendirildi

Hala dünya üzerinde yaşayan 250 milyon kadın 15 yaşının altında evlenmiş durumda.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın verilerine göre, Türkiye'de kadınların %26'sı reşit olmadan evleniyor. 18 yaşından erken evlenen kadınların %48'i şiddete mağruz kalıyor. Lise bitirenlerde şiddet görme oranı %27'ye, üniversite bitirenlerde %20'ye düşüyor.

Türkiye genelinde kadınların %31'i eğitime devam etmelerinin engellendiğini söylüyor, kırsala gittiğimizde rakam %40'a çıkıyor.

“Dünyaya gözünü açan her kız çocuğu, erkek çocukların karşılandığı sevinçle kucaklansın.”

Bu cinsiyetçi ayırımlara maruz kalmış acınası tablonun artık değişmesi gerekmekte. Bu farkındalığı sağlamak için artık her bireyin burada ister kız çocuğu olsun ister olmasın yukarıda değindiğimiz olumsuz durumlara sessiz kalmaması gerekir. Bugüne kadar yaşanılmaması gereken bu durumlara gebe olunmasında sessiz kalmanın büyük etkisi olduğu bir gerçektir.

Geçmişten günümüze gelindiğinde okur yazarlık oranlarında olan artış ve eğitim seviyelerinin ileriye taşınması zorunlu eğitim gibi keskin faktörler eşliğinde eskiye nazaran çok daha iyi durumda olduğumuzu söyleyebiliriz fakat bunu da salt iyi bir durum olarak da belirtemeyiz. Çünkü yaşanılmaması gereken durumların halen daha yaşanıyor olması gönül kırıcı bir durum. Bunun için diyoruz ki “Dünyaya gözünü açan her kız çocuğu, erkek çocukların karşılandığı sevinçle kucaklansın.” 

9 Ekim 2015 Cuma

Ay tutulmasının burçlar üzerinde etkisi

Astroloji dünyasında yaşanılan sıcak gelişmeler sonucunda Başak burcu Venüs ile kurduğu bir bağlantıyla Venüs başak burcunda olacak. Bunun diğer burçlara etkisi peki ne olacak? Başak burcu bundan nasıl etkilenecek. Ay tutulmasının bunlarla bir bağlantısı var mı? Ya da etkilemesi söz konusu mu? Tutulmanın yaşandığı gece insanların etkili kâbuslar görmesinin nedeni nedir? Gibi soruların anahtarlarının yer aldığı yazı hazırladım sizler için…

Venüs başak burcunda;

İlk olarak Venüs’ün başak burcuna geçişiyle burç sahibi insanları nelerin beklediğine değinmekte fayda var. 8 Ekim ile 8 Kasım arasındaki dönemde yaşanılan bu olay sonucunda burç sahibi kişilerin özellikle kendi burç özelliklerinin dışına çıktığı görülmektedir. İnsanların kendilerine duydukları özgüvenin bu dönem dışında kalan yıl sürecinde olanından çok daha fazla olduğu hatta tutulmanın da etkisiyle bir takım gerçeklere karşı algısal sezgilerin yükseldiğini söyleyebiliriz. Ayrıca minnettarlık duygusunun daha da yoğun yaşanacağı bu dönemde mevsimsel etkiler göz önüne alındığında transit geçişin daha da güçlü kılacağı ve altıncı hislerin daha da belirginleşeceği astroloji uzmanları tarafından dile getirilmektedir.

Tutulmanın etkisi kâbuslar;

Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde ay tutulması yaşandı. Tutulmanın gerçekleştiği gecede insanların genel bir şikâyeti göze çarptı, kâbuslar. Sebebi nedendir diye halen daha araştırmacılar tarafından ele alınan bu olaya astroloji uzmanlarının cevabı, “Ay sadece bir uydu değil aynı zamanda kader parçacığıdır. Bundan dolayı insanların zihinsel gücüne etkisi çok normaldir.” Bu kadar açık bir şekilde anlatıma sunulan görüşün genel çerçevesinin aslında iki cümleden çok daha fazlasını kapsadığını insanların hayatları boyunca görmedikleri bir kâbus serüveniyle karşı karşıya kalması bizlere göstermiştir.

Ay tutulmasının Venüs’ün hareketleriyle ilgisi;

Ay tutulması otuz üç yılda bir gerçekleşen olay. Ortalama bir insanın hayatı boyunca sadece iki kez görebileceği bir olay. Bu güzel astrolojik olaya tanık olanların hafızalarından hiçbir zaman silinemeyeceği güzellikle gerçekleşen tutulmanın burçlara etkisi olmuş mudur? Böyle bir sorunun cevabı aslında pek net değildir. Yaklaşımlar ışığında yöneltilen soruları cevabı olarak astrologlar dolaylı olarak burçlar üzerinde enerji kaybı ve ya enerji yoğunlaşmasının yaşanmasıyla etki edebildiği yönündedir. 

Sonbaharın İlk Damlaları

Öylesine keyifli bir ülkede yaşıyoruz ki kıymetini bilmeyiz çoğu zaman. İnsanlar hep Avrupa ülkelerine ilgi duyarlar keşke orada olsaydım ile başlayan cümlelerin ardından bir bakmışsınız ki Türkiye dışında sanki bütün ülkeler çok güzel bir tek yanlış ülke var ve ben burada yaşıyorum hissini size yaşattırdıkları muhakkak olmuştur.

Türkiye’ye özellikle yurt dışından gelen birçok turist, misafir, ziyaretçi vb. hemen hemen hepsinin bu ülkeye doğasıyla, mevsimleriyle birlikte büyük bir ilgi duyduklarını her seferinde dile getirdiklerini haberlerden duyabiliyoruz. Peki neden bizim insanımız böylesine güzel zenginlikler içerisinde yaşadığı halde bunun farkında değil?

Bu soruyu sormak aslında bir suç olarak kabul ediliyor şu dönemlerde. Nedeni ise kapalı görüşlü olarak isminiz karalanır ve bir kenara itilirsiniz. Aslında bu tür insanların anlamadıkları önemli bir şey var. Ülkemiz gerek tarihi gerekse doğal hatta ve hatta stratejik konumu itibariyle çeşitli ülkelerce örneklerinde yer almaktayız. Nedense bizim kendi değerlerimize sahip çıkmama gibi geleneksel olumsuz bir tavrımız var. Bu konunun derinine indiğimizde ilk başta televizyona yorularak sosyologlar bununla ilgili açıklamalar yapıyordu, şimdi ise aynı şekilde yine kökeni teknoloji olmakla birlikte telefon ve interaktif medya sorumlu tutuyor. Bunların temel sebebi de Batı özentisi yaratan dizi, film, program, haber ve benzeri gibi durumlar olarak değerlendiriliyor.

Bu haberlerin yani sosyologların söylemlerine hak vermemek doğru olmaz. Netice aynı şekilde toplumsal bir özentiden söz edebiliriz. Bunu insanların kılık kıyafetlerinden fark edebilmemizde mümkündür. Bu kadar yakınmadan sonra size güzide ülkemin en değerli şehrinden birkaç son bahar manzarasını derlemek istiyorum.

Her mevsim zamanında güzeldir der büyüklerimiz. Benim içinde aynı kıstas geçerlidir. İlkbaharda açan çiçekler, yaprakların demlenme zamanıdır sonbahar. Belki içerisinde biraz hüzün barındırır belki de ayrılıklar. Yeşilden sarıya dönüşümün hızlanıp yok olduğu bu mevsimde insanların bu heyecanı güzel ülkemde yaşamaları ayrı bir duygu…

Üsküdar'da Sahaflar Festivali Başlıyor

Gelenekselliğe geçiş için ikincisi düzenlenecek olan "sahaflar festivali" başlıyor.

Kültür sanat ve tarihin değerliği kıldığı şehir İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden bir olan Üsküdar’da düzenlenecek olan sahaflar festivali geçtiğimiz yıllarda büyük ilgi görmüştü. Klasik yerleşkelerde bulunan meşhur sahaflar dışında gerçekleştirilen bu kitap fuarında birçok kişi farklı kategoride kitapları bir arada bulabilecek.

Üsküdar Belediyesi ve Sahaflar Birliği Derneği'nin işbirliğiyle 10- 25 Ekim 2015 tarihleri arasında Üsküdar Sahili’nde düzenlenecek etkinlikte; Osmanlı döneminde basılmış gazete, tarihi belge değerindeki değerli kitap, dergi, afiş, harita, poster ve ferman gibi önemli eserler sergilenecek. Baskısı olmayan ya da nadir bulunan eserlerin araştırmacısı ve meraklısı ile buluşacağı bu çok özel program meraklı ziyaretçilerini bekliyor.

70'e yakın sahafın katılacağı etkinlik;

Tarihin önemli gelişmelerinin yer aldığı belge ve eşi benzeri bulunmayan arşivlerde saklanmış gazete ve dergileri bulabileceğiniz bu sahaf fuarında araştırmacıların ilgisinin de bu yıl çok olması bekleniyor. Nitekim bu tür organizasyonlar çerçevesinde Üsküdar’da 10-25 Ekim tarihleri arasında, Osmanlı tarihi araştırmalarını sürdüren ve tarihi birçok belgeye gerek tezleri gerekse makaleleri için kaynak olarak gösterecek olan akademisyenlerle de karşılaşmak mümkün.

Geçmişten günümüze aslında bir köprü vazifesi gören bu kaynakların açık bir şekilde Belediye tarafından imkân sunularak halkın hizmetine sunulması kısa bir dönem içerisinde de olsa bilginin işlevselliğini artırmaya yönelik olan böylesi çalışmaların elbette ki diğer ilçe ve şehirler tarafından da örnek alınması gerekir.

Bu amaçla kültür sanat şehir olan İstanbul’da ikamet eden ve bilgi sevdalısı ve özellikle Osmanlı tarihine yani geçmiş tarihimizi çok daha iyi analiz etmek isteyen meraklıların kaçırmaması gereken bir fuar olarak flaş bir haber neticesinde sizlere sunmak istedim.

“Bilgi öğrendikçe değerlenir, paylaştıkça demlenir.” Parolasıyla her türlü gerçek bilginin paylaşılmasını ve sosyal medya içeriklerinde uydurulan ve genelde taraflı yazılıp araştırma adı altında sunulan haberlere ve bilgi kirliliklerine müsaade etmeden gerçek bilgiye ulaşmanın fırsatını iyi değerlendirmenizi diliyorum.